İclal Aydın Röportaj 'TEK PİŞMANLIĞIM SON EVLİLİĞİM' - Dizi İzle Diziizle Canlı Dizi

























İclal Aydın Röportaj 'TEK PİŞMANLIĞIM SON EVLİLİĞİM'


TÜM BAĞIMSIZ KADINLARIN BİR ÇİFT GÜZEL LAFA, BİR GÜZEL GÜLÜŞE, OMZUNU OKŞAYAN BİR ELE ANLIK BİR ZAAFI OLDUĞUNU SÖYLEYEN AYDIN, “YAPTIĞIM SON EVLİLİK (TUNA KİREMİTÇİ) DIŞINDA ASLINDA HİÇBİR ŞEYİ YAŞAMIMDAN ÇIKARMAK İSTEMEM” DİYOR.


Son evliliğinin ardından sürekli gülümseyen ama her an kırılacakmış izlenimi veren İclal Aydın gitmiş, yerine daha durgun, ama daha yırtıcı biri gelmiş. “Artık bana yaklaşmak o kadar kolay değil. Üzerimde artık dikenli bir ten var” diyen Aydın ‘talihsiz seçimi’ için de şunları söylüyor: “Sanırım güçlü olmak zorunluluğu dışarıya karşı demir bir kafes örmeme sebep oldu.

Kariyer, ün, imaj deyin sonunda bunlardan oluşan ‘güç’ ezici görünüyor olmalı karşıdan. Bu yüzden bütün bağımsız kadınların bir çift güzel lafa, bir güzel gülüşe, omzunu okşayan bir ele anlık bir zaafı vardır. Hayat bize demir kadın olmak dışında bir seçenek tanımıyor nihayetinde.”

Artık üzerimde dikenli ten var

Son evliliğinin ardından daha durgun ama daha yırtıcı biri olduğunu söyleyen İclal Aydın “Artık bana yaklaşmak o kadar kolay değil. Üzerimde dikenli bir ten var. Bana zarar verebilmek daha zor” diyor
Bebek Otel’de buluşmak üzere randevulaşıyoruz. Aklımda, ekrandan tanıdığım kadarıyla, anaç, hafif kilolu, sürekli gülümseyen ama her an kırılacakmış izlenimi veren bir kadın portresi var. “Öyle sorular sormalıyım ki onu üzmemeliyim” diye geçiriyorum içimden.

Kapıdan içeriye bir kadın giriyor. Uzun saçlarını savurarak etrafa bakıyor, daracık bir elbise üzerinde, şahane hatlar. Ben İclal Aydın’ı bekliyorum ya, çeviriyorum kafamı başka yöne. O alımlı kadın ise bana doğru koşuyor, “Aaa, hamile olduğunuzu bilmiyordum” diye sevinç çığlıkları atmaya başlıyor.
Karşımdaki İclal Aydın, benimse ağzım açık, şoke oluyorum. Ağzımdan çıkan ilk söz; “Siz ne kadar güzelleşmişsiniz böyle” oluyor. Ne kadar kabayım. O ise ne kadar kendisiyle barışık. Kahkahalarıyla yanıt veriyor, “Ekranda öyle görünüyorum” diyor... Hakikaten göründüğü gibi değil. Bir kere güzel. Hiç de “çıtkırıldım” değil, bilakis “yeri geldi mi masaya yumruğunu hızla vuracak” cinsten. En azından “son enkazın” bize kazandırdığı İclal Aydın budur...

Son evliliğinizin ardından çok şey yazıldı çizildi. Peki ya öncesi? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz ?

Şahane... Çok kahkahalı değil ama dolu dolu bir çocukluk. Annem ve babam memurdu. Nevşehir’de doğmuşum, sekiz aylıkken Ankara’ya taşınmışız.

Çocuk İclal, bugünkünden farklı mıydı?

Çok değil; sevilen, hareketli, neşeli, yetenekli, çok okuyan, sosyal bir çocuk. Annem çok otoriterdi, bütün yaşamım kendimi anneme beğendirmekle geçti.

Fena bir şey mi bu?

Hiçbir şeyi beğenmeyen bir anneydi benimki. Çocukluğum ve gençliğim bu yüzden çok mutsuz geçti. Hukuk okumamı istedi, ben konservatuar sınavlarını bile gizliden kazandım. Çok büyük kavgalar yaşandı. Ama çok küçük yaşta kendi evim oldu, kendi paramı kazandım. Anneme başkaldırmam nedeniyle kendi bağımsızlığımı kazandım.

Neden oyuncu olmak istediniz?

Çünkü oyunculuk bana, hem spiker, hem gazeteci, hem gelin, hem anne rollerinin hepsini birden oynamama imkan veriyordu.

İyi de bunların hepsini, sahnede değil, gerçek yaşamda yaşadınız!

Evet ya!

Konservatuarı niye bitirmediniz?

Sanatın okulda öğrenileceğine inanmıyordum. Berlin’e gittim ve çok iyi ustalarla, tiyatronun her biriminde çalıştım. Bu arada temizlikçilik, garsonluk, çocuk bakıcılığı yaptım. Bunların hepsi bana çok şey kattı.

37 yaşındasınız. Evlilikleriniz, kızınız, iş hayatınız, kavgalarınız, hüzünlerinizle hep çok göz önündesiniz. Geriye dönüp baktığınız da “Oh ne iyi yapmışım” mı, yoksa “Çuvallamışım” mı diyorsunuz?

Çuvalladığım çok oldu. Bazen bazı şeyleri düzeltmeye çalışırken, aslında kaybedersiniz. Yaptığım son evlilik (Tuna Kiremitçi) dışında aslında hiçbir şeyi yaşamımdan çıkarmak istemem. Ama keşke olmasaydı dediğim tek şey odur.

Madem bu kadar pişmansınız ve bu evlilik bir hataydı. Nasıl oldu da yaşandı böylesi?

Sanırım güçlü olmak zorunluluğu dışarıya karşı demir bir kafes örmeme sebep oldu. Kariyer, ün, imaj deyin sonunda bunlardan oluşan “güç” ezici görünüyor olmalı karşıdan. Bu yüzden bütün bağımsız kadınların bir çift güzel lafa, bir güzel gülüşe, omzunu okşayan bir ele anlık bir zaafı vardır. Hayat bize demir kadın olmak dışında bir seçenek tanımıyor nihayetinde.

Yazılarınızdan birinde “Hep inat tepkileri veriyorum” demişsiniz. Son evliliğiniz de bir şeylere inat mıydı?

Evet. Çok üzerime gelindi, gereğinden fazla... Pişman oldum, keşke olmasaydı, çok üzüldüm, çok canım acıdı. Vesaire. Ama öbür taraftan, kendimi şu anda çok daha kuvvetli ve gamsız hisssediyorum. Durmaksızın kendimi anlatma, “Ben öyle biri değilim” deme telaşım vardı.

Bu deneyimin dersi bu mudur, kendinizi anlatmak için daha fazla paralanmamak?

Artık “Sana ne” diyebiliyorum. Bu kadar büyütmeye gerek yoktu. Ne vardı ki yani? Bir ilişki yaşadım sonuçta. Susmayı öğrendim o yüzden. Bazen bazı şeyleri değiştiremezsiniz. Cezası kesiliyor ve ödüyorsunuz. “Ben suçsuzum” demenizin hiçbir manası yok. Zaman her şeyi tamir edecek.

Yaşadıklarınızdan öğrendiğiniz...

Daha durgun ama daha yırtıcı biri oldum. Artık bana yaklaşmak o kadar kolay değil. Üzerimde artık dikenli bir ten var ve benimle arkadaş olmak kolay değil. Zarar verebilmek daha zor. Çemberimin içerisinde en fazla 15-20 kişi kalmıştır.

Yazık değil mi size?

Yooo. Böyle olması gerekiyormuş. Şunları anlatamadım insanlara: Ben kötü bir şey yapmadım. Ben yuva yıkmadım. Gururuma dokunuyor bunları söylemek. Yapmadığım şeylerin cezasını çektim. Enkazdan çıkmış çocuklar gibiydim.

İyi de siz “cemiyet insanı” değilsiniz, şarkıcı değilsiniz. Sizi bu kadar göz önünde yapan neden nedir?
Bir dönem İclal Aydın’a “geçirme” modası vardı. Birbirinden gaz alanlar inanılmaz yazılar yazdı. Ne zekâm, ne görünümüm, ne kötü niyetliliğim kaldı. Kendinizi parçalasınız “‘Gamzeliyim’ demedim”i kabul ettiremiyorsunuz. Sonra bu moda bitti ama. Yenileri geldi. Yani bugün İclal, yarın Fatma oluyor. Önemseniyorum demek ki, o yüzden. Ama artık çok dikkatli yaşıyorum. Onların işini de çok zorlaştırıyorum.

‘Avrupa Yakası’nda bambaşka bir rolle çıktınız karşımıza. Nasıl ortaya çıktı bu tip?

Gülse Birsel benden ne çıkaracağını gördü. Bir mesaj attı, “Hemşire, gel bir izdivaç programı yapalım” dedi. Hemen kabul ettim. Bu kadın, biraz Seda, biraz Lerzan, biraz Esra’nın harmanı.

Sizden bu kadının çıkacağını tahmin eder miydiniz?

Şu anda benim enerjimin henüz yüzde 30’u çıktı ortaya, o kadarını söyleyeyim.

Gerideki yüzde 70 neler barındırıyor?

Daha çok yazmak istiyorum. Bir dizi senaryosu yazıyorum. Kitap çıkarmak istiyorum, yayınevine verilmiş sözlerim var. Bir sürü dizi ve sinema teklifi var. Ve ben bu ara tatil yapmak istiyorum.

Şimdi aşk? Yeniden?

Öğrendiğim şeylerden biri de bununla ilgili konuşmamaktır. Artık çok iyi biliyorum ki, mutluluk ilham verici değil, başkalarının sinirini bozucu bir şey. Bugünlerde “Süper mutluyum” demenin bir manası yok.

Ne diyorsunuz peki?

“Eh işte, idare ediyorum” diyorum.

Siz her şeyi çok derin yaşıyor, çok üzülüyor görünüyorsunuz uzaktan. Çok yıpratıcı değil mi böyle yaşamak?

Çok. Ama ben aslında o kadar hüzünlü biri değil, tam tersine çok neşeliyimdir. Bir arkadaşım “Yanarım yanarım, bu ülke seni hisli bir kadın zannediyor ona yanarım” diyor.

Milliyet Cafe

0 yorum: